Egolu Olmak Iyi Midir ?

Deniz

New member
Egolu Olmak İyi Midir? Küresel ve Yerel Perspektiflerden Bir Bakış

Selam sevgili forumdaşlar,

Bugün biraz tartışmalı ama bir o kadar da insani bir konuyu konuşalım istedim: “Egolu olmak iyi midir?”

Hani hepimizin içinde biraz var ya o “ben” sesi — bazen bizi motive eden, bazen başkalarını kıran, bazen de sessizce kendimizi koruyan bir iç ses. Egoyu çoğu zaman olumsuz bir şeymiş gibi duyarız. Ama acaba gerçekten öyle mi? Yoksa ego, doğru yerden bakınca bizi ayakta tutan bir denge unsuru mudur?

Konuya hem küresel hem yerel açıdan bakalım; çünkü dünyanın her yerinde “ego” başka bir anlam taşır. Japonya’da tevazu, Amerika’da özgüven, bizde ise genellikle “gurur” kelimesiyle karışır. Erkekler için ego, çoğu zaman başarıyla; kadınlar içinse saygı ve sınır çizmekle ilişkilidir. Bu yüzden “egolu olmak iyi midir?” sorusu sadece bir karakter meselesi değil, aynı zamanda bir kültür ve cinsiyet meselesidir.

---

Küresel Bakış: Egonun Evrensel Kimliği

Dünyanın farklı yerlerinde “ego” kavramı birbirinden oldukça farklı yorumlanır.

Batı kültürlerinde — özellikle Amerika ve Avrupa’da — ego, özsaygı ve bireysel varlık bilinci olarak kabul edilir.

“Ben iyiyim, çünkü yapabiliyorum.”

“Ben değerliyim, çünkü üretiyorum.”

Orada egosu yüksek insanlar genellikle özgüvenli, lider ruhlu ve başarılı bireyler olarak görülür.

Bir CEO’nun, bir sanatçının ya da bir sporcunun “egosu” ona güç katar.

Yani ego, kişisel başarının yakıtıdır.

Doğu kültürlerinde ise tam tersi bir algı hâkimdir. Japonya, Çin, Hindistan gibi toplumlarda ego, benliği dizginleme sanatıyla anılır.

Egonu yen, sade ol, alçakgönüllü yaşa.

Bu düşünce sistemlerinde ego, insanın en büyük düşmanıdır.

Çünkü fazla ego, toplumsal uyumu bozar; bireyi toplumdan koparır.

Yani küresel düzeyde ego, iki uçta yaşar:

Bir yanda “kendini öne koymak” erdemdir,

diğer yanda “kendini geride tutmak” olgunluk.

Ve bu fark, modern dünyanın en büyük kültürel çatışmalarından biridir.

---

Yerel Bakış: Egonun Anadolu’daki Yüzü

Bizim topraklarda, yani Anadolu’da, ego kelimesi neredeyse hep olumsuz bir çağrışım taşır.

“Egosu var” dediğimizde genellikle “kendini beğenmiş”, “burnu havada” veya “kimseyi dinlemiyor” anlamını yükleriz.

Çünkü bizim kültürümüzde “ben” kelimesi, “biz”in önüne geçtiğinde rahatsızlık verir.

Bunun kökeninde hem tarihsel hem sosyal nedenler var.

Yüzyıllar boyunca topluluk içinde yaşadık, dayanışmayla büyüdük.

“Ego” burada bireysellik değil, ayrışma olarak algılandı.

Bu yüzden bizde egolu olmak, sınır koymakla kibirli olmak arasında sıkışıp kalmış bir durumdur.

Ama günümüz Türkiye’sinde işler biraz değişiyor.

Yeni kuşaklar, “ego”yu daha çok özsaygı olarak yorumlamaya başladı.

“Hayır demek”, “kendini korumak” ya da “hakkını savunmak” artık egoluluk değil, kendine değer vermek olarak görülüyor.

Bu da güzel bir dönüşüm aslında — çünkü uzun yıllar boyunca “alçakgönüllülük” adı altında birçok insanın iç sesi susturuldu.

---

Erkeklerin Egoya Bakışı: Güç, Başarı ve Kontrol

Erkekler için ego genellikle başarı ve kontrolle eş anlamlıdır.

Bir erkek başarısız olduğunda değil, egosu kırıldığında en çok sarsılır.

Çünkü çoğu erkek, değerini “ne kadar güçlü olduğuna” göre tanımlar.

İş dünyasında bu daha belirgindir:

Erkekler egolarını stratejik bir araç olarak kullanır.

Toplantıda geri adım atmamak, rekabette öne geçmek, karar verirken tereddüt etmemek — bunlar erkek egosunun tipik yansımalarıdır.

Ama bu durumun bir bedeli vardır:

Ego fazlalaştıkça duygusal bağlar zayıflar.

Birçok erkek, “zayıf görünmemek” uğruna iç dünyasını bastırır.

Oysa bazen en güçlü hareket, “haklısın” diyebilmek, benlik duvarını indirmektir.

---

Kadınların Egoya Bakışı: Empati, Değer ve Bağ Kurmak

Kadınlar için ego, daha çok saygı görmek ve duygusal alanını korumakla ilgilidir.

Kadınlar egoyu “kendini yüceltme” aracı olarak değil, kendini kaybetmeme yöntemi olarak yaşar.

Bir kadının “benim de bir egom var” demesi genellikle şu anlama gelir:

“Sınırlarımı çiğnetmeyeceğim.”

Kadın egosu, bireysel başarıdan çok ilişkisel dengeye dayanır.

Yani kadınlar egoyu bir “duvar” olarak değil, bir “çerçeve” olarak kurar.

Fakat toplumda bu da çoğu zaman yanlış anlaşılır.

Kendini savunan kadına “egolu” denir;

oysa o sadece kendine sahip çıkıyordur.

Bu da bize gösterir ki, ego kadınlarda zarafetle harmanlanırsa özgüven olur, erkeklerde bilgelikle birleşirse liderlik olur.

---

Egonun İnce Çizgisi: Özgüven mi, Kibirlilik mi?

Egonun iyi ya da kötü olması, nereden beslendiğine bağlıdır.

Eğer ego, geçmişte bastırılmış duyguların, aşağılanmanın, yetersizlik hissinin sonucunda oluştuysa;

o zaman kendini sürekli ispatlama ihtiyacı doğurur.

Bu da insanı kibirli yapar.

Ama ego, özfarkındalıktan doğuyorsa,

yani kişi kendini tanıyor, sınırlarını biliyor ve başkalarının varlığına saygı duyuyorsa,

o zaman ego bir kalkan değil, bir denge unsurudur.

Dünyanın her yerinde başarılı insanlar bir parça egoya sahiptir — çünkü ego, kendine inanma gücüdür.

Ama aşırıya kaçtığında, o güç artık seni değil, sen onu taşımaya başlarsın.

---

Forumdaşlara Bir Davet

Peki sizce egolu olmak kötü müdür, yoksa bazen gerekli mi?

Birini “egolu” diye eleştirdiğinizde gerçekten onun bencil olduğunu mu düşündünüz, yoksa kendi sınırlarınızı mı sorguladınız?

Belki de hepimizin içinde hem biraz alçakgönüllülük, hem biraz “ben de varım” duygusu olmalı.

Bir düşünün:

Bir arkadaşınız, sevgiliniz ya da patronunuz...

Egosu sizi rahatsız etti mi, yoksa gizliden gizliye ona hayran mı oldunuz?

Çünkü bazen ego, özsaygının sesidir; sadece yüksek tonda konuşur.

---

Son Söz

Egolu olmak kötü değildir — ama egonun seni yönetmesine izin vermek kötüdür.

Ego, doğru kullanıldığında özgüvendir; yanlış kullanıldığında yalnızlık.

Doğru beslendiğinde üretir, yanlış beslendiğinde yakar.

Unutmayalım forumdaşlar;

Egoyu öldürmek değil, terbiye etmek gerekir.

Çünkü bazen “ben” diyebilmek, “biz”e daha güçlü bir yerden katılmanın ilk adımıdır.

Ve belki de en bilge cümle şudur:

“Egom var, ama onunla barıştım.”